İçeriğe atla

Ahmedîlik

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Yazdırılabilir sürüm artık desteklenmiyor ve görüntü oluşturma hataları olabilir. Lütfen tarayıcı yer işaretlerinizi güncelleyin ve bunun yerine varsayılan tarayıcı yazdırma işlevini kullanın.
Kadıyan, Hindistan'da Beyaz Minare ve Ahmediye bayrağı. Ahmedîler için ikisi, Vadedilen Mesih'in ortaya çıkışını simgeliyor.

Ahmedîlik (Urducaاحمدیہ) veya resmî olarak Müslüman Ahmediye Cemaati (Urducaجماعت احمدیہ مسلمہ), Mirza Gulâm Ahmed tarafından Hindistan'ın Pencap eyâleti sınırlarında kalan Kadıyan kasabasında kurulan dinî hareket.

Ahmedîliğe, kurucusu Mirzâ Gulam Ahmed'in adına izâfetle “Mirzâiyye” ya da ortaya çıktığı yere nispetle “Kadıyâniyye” adları da verilmektedir. Gulam Ahmed, 4 Kasım 1900'de bir bildiri yayımlayıp kurduğu hareketin adını Muhammed'in isimlerinden biri olan "Ahmed"e işâret ederek “Ahmediye” olarak ilân etti. 1908'den beri dünyanın geri kalanı da cemaatin resmen benimsediği “Ahmediye” ismini yaygın olarak kullanmaktadır. Ana akım Müslümanlar ise, Müslüman âlimlerin "Ahmediye" isminin İslâmî telakkîye uygun olmadığı hususunda görüş birliğinde olmalarına dayanarak İslâmî anlayışa daha uygun buldukları “Kadıyâniyye” ismini tercih etmişlerdir. Yakın döneme âit hemen hemen bütün İslâm kaynaklarında da bu isim kullanılmaktadır.[1]

Ahmedîler, İslâm'ın temel kaynakları olan Kur'an, sünnet ve hadisi tam olarak kabul ederler. Mirza Gulam Ahmed'in düşünceleri, fikirleri ve de kendisine ilham olunduğuna da önem atfetmektedirler.[2]

Tarihi

Mirza Gulam Ahmed ve takipçileri (Kadıyan, 1899)

Gulam Ahmed, Hindistan'ın Pencap eyaletinin Gurdaspür bölgesinde Kadıyan kasabasında, kendi ifâdesiyle 1839 yılında doğdu. Ailesi, Babürlüler devletinin kurucusu Babür Şah döneminde Hindistan'a göç etti. Halk hekimi olan dedesi ve babası, İngiliz idaresine bağlılıklarından dolayı elde ettikleri topraklarda tarımla uğraşırlardı. Gulam Ahmed, küçük yaştan itibaren Kur'an, Arapça ve Farsça öğrendi. Daha sonra mantık ve felsefe dersleri de aldı. Âilesinde de hekimlik ve geleneksel tıp hakkında bilgi edindi.

Babası Ahmed'in hukukçu olmasını istiyordu. 1864'te onu hukuk eğitimi almak üzere Siyalküt kentine gönderdi. Memur olarak bu kente giden Gulam, hukuk imtihanında başarılı olamadı. 1868'de Kadıyan'a geri döndü ve inzivaya çekildi. Kendi kendine "vahiy" dediği bazı sesler duyduğunu ileri sürmesi de bu dönemde başladı.

1876 yılından itibaren Gulam Ahmed'in Hindular ve Hristiyanlara karşı kaleme aldığı yazıları gazetelerde yayımlanmaya başladı. 1857'de tamamen İngiliz hakimiyeti altına giren Hindistan'da Hindular, Hristiyanlar ve Müslümanların birbirleriyle karşı karşıya geldiği bir dönemde, İslam'ı ve Müslümanları savunmak amacıyla kaleme alınan bu yazılar, dikkat çekti. Gulam Ahmed ismi de bu yazılar neticesinde duyuldu. Yavaş yavaş şöhret kazanmaya başlayan Gulam Ahmed, Hindu ve Hristiyanlara karşı elli ciltlik bir reddiye yazacağını iddia ederek para toplamaya başladı. “Berahin-i Ahmediyye” adını verdiği eserinin ilk cildi 1880'de neşredildi. Eser, Hint Müslümanları tarafından ilgiyle karşılandı ve 1884'e kadar 3 cilt daha yayımlandı. Bu arada Gulam Ahmed, kendisine ilham geldiğini, kerametler görüldüğünü iddia etmeye başladı. Kaleme aldığı eserinde vahyin sona ermediğini, Muhammed ile bağ kurabilen kişilerin ona bahşedilen zahirî ve batınî bilgilerle donatılacağını da iddia etti. Gulam Ahmed, diğer yandan da İngiliz hükûmetini övüyor, silahlı mücadeleyi yeriyor, “cihad” çağrılarına karşı çıkıyordu.

1885 yılında Gulam Ahmed, kendisinin 19'uncu yüzyılın “müceddîd”i olduğunu ilân etti. 1888'de, Allah'ın kendisine taraftarlarından biat almasını ve ayrı bir cemaat oluşturmasını emrettiğini duyurdu. 1891'de daha da ileri giderek vahiy aldığını, Allah'ın kendisini Hristiyanların ve Müslümanların beklediği mesih ve mehdi olarak görevlendirdiğini açıkladı. Bu konulardaki görüşlerini de 1891'de peş peşe yazdığı “Feth-i İslâm”, “Tavzih -i Merâm” ve “İzale-i Evham” ismini verdiği kitaplarda savundu.

Bu aşırı iddialarından dolayı Müslümanlar ve Hristiyanlar gibi, yine aynı dönemde Hindistan'da ortaya çıkmış “arya samac” mezhebinin mensupları da Gulâm Ahmed'e şiddetle karşı çıktılar. Önceleri Gulam Ahmed'i ve eseri “Berâhîn-i Aĥmediyye”yi metheden isimler ve çevreler dahi artık onun küfre saptığını söylemeye başladılar.

Gulam Ahmed ise 1893'te yazdığı “Kerâmâtü’s-Sâdıķîn” “Hamâmetü’l-büşrâ” ve 1894'te yazdığı “Nûrü’l-Hakk” ve “Sırrü’l-Hilâfe” başlıklı eserlerinde iddialarını sürdürdü. Kendisine karşı gelenlerin başlarına gelecek felâketler ve hatta ölümleri ilgili kehânetlerde bulundu. 1899'da da “Tuhfe-i Kayzeriyye” ve “Sitâre-i Kayzeriyye” adlı kitaplar yayımlandı. Bu eserlerinde İngiliz idaresini ve kraliçeyi methediyor ve kendilerine dua ediyordu.

11 Nisan 1900 günü, kurban bayramı namazında Arapça bir hutbe okudu. İlk defa bu hutbeden sonra kendisine “nebî” ve “resul” şeklinde hitap edilmeye başlandı. Gulam Ahmed de yeni bir kitap getirmediğini fakat Allah'ın seçilmiş bir kulu olarak Allah'ın yeryüzündeki gölgesi olduğunu ilân etti.[3] Bu konudaki itirazlara yönelik 1902'de "Tuhfetü’n Nedve" ve 1907'de "Hakîkatü’l Vahy" adıyla iki risâle yayımladı.

Gulam Ahmed, 26 Mayıs 1908'de Lahor'da beklenmedik bir şekilde vefât etti. Ertesi gün memleketi Kadıyan'da taraftarları için ayrılan “Bihiştî Makbere”ye defnedildi. Gulam Ahmed, 1905'te ilân ettiği vasiyetinde ardından hareketin başına kimin, ne şekilde getirilmesi gerektiğini bildirmişti. Cenaze namazının öncesinde vasiyeti gereğince cemaatin ileri gelenleri arasında yapılan seçim sonucunda, Hakim Nûreddin, “mesîhin ilk halifesi” unvânıyla hareketin başına getirildi.

Gulam Ahmed'den sonra Ahmedîlik

Cemaatin üçüncü halifesi Mirza Nasır Ahmed ve bir grup Ahmedî (Kahire, 1938)

Hakim Nûreddîn, 1841'de Pencap'ın Sargoda bölgesinin Biheyre şehrinde doğdu. 1880'de "Tasdîk-i Berâhîn-i Ahmediyye" adıyla bir kitap yazdı ve daha sonra Gulâm Ahmed ile aralarında sağlam bir dostluk başladı. Hakim Nûreddîn, Gulâm Ahmed'e nazaran daha iyi bir eğitim gördü. Hem Arapça ve Farsça bilgisiyle, hem de dinî ilimlerdeki bilgisiyle Ahmedîler arasında ön plana çıktı.

Hakîm Nûreddin döneminde Ahmedîlik içinde, 1913'te yaşanan Kanpûr Camii ayaklanması hariç, bir bölünme olmamıştır. Hakîm Nûreddin, 13 Mart 1914'te ölümünden önce yerine halîfe olarak Gulam Ahmed'in oğlu Mirza Beşîrüddîn Mahmud Ahmed'i aday göstermişti. Bu arada Mevlânâ Muhammed Ali adındaki bir kişi ve takımı da Gulâm Ahmed'in vasiyeti gereğince halife yerine mezhebin işlerini "Sadr-ı Encümen-i Ahmediyye"nin yürütmesi gerektiği fikrini ileri sürdü. Ancak yaklaşık 1500-2000 kadar olduğu tahmin edilen Hakîm Nûreddîn taraftarları ağır bastı ve Mahmud Ahmed "mesîhin ikinci halifesi" unvânıyla halifeliğe getirildi. Mevlânâ Muhammed Ali ve beraberindeki 50 kadar taraftarı da Kadıyân'ı terk ederek Lahor'a yerleştiler. Böylece Ahmedîlik, iki gruba ayrıldı.

Müslüman Ahmediye Cemaati

Bugün halifelik ve Mirza Beşîrüddîn Mahmud Ahmed taraftarları, "Müslüman Ahmediye Cemaati" adında bir teşkilat oluşturmuşlardır. Teşkilatın başı 1984'ten beri Londra'da olan "halîfe"dir, teşkilat merkezi ise Kadıyân'dır. Müslüman Ahmediye Cemaati'ni 2003 yılında göreve getirilen Mirza Masrur Ahmed idâre etmektedir. Ahmedîliğin Türkiye şubesi de bu kola bağlıdır. İnanışlarına göre Mirza Masrur Ahmed, Ahmedîler tarafından "Mesih'in Beşinci Halifesi" olarak kabul edilmektedir. "Halife" sıfatıyla Avrupa Parlamentosu'na davet edilmiş ve 4 Aralık 2012'de parlamento huzurunda bir konuşma yapmıştır.[4][5]

Müslüman Ahmediye Cemaati, İsa'nın Musa ümmetine geldiği inancı gibi Gulâm Ahmed'in Muhammed'e bağlı gelmiş bir peygamber olduğuna imân etmiştir. Bunu kabul etmeyenlere hiçbir zaman kafir dememişler, gayri Ahmedi Müslümanlar olarak kabul etmiş ve saygı göstermişlerdir. "Mesih'in halîfesi"nin bütün dünyanın halifesi sayıldığına inanırlar. 1947'de Pakistan kurulduktan sonra Kadıyân Hindistan sınırları içinde kalmış, cemaat de merkezini Pakistan’da yeni kurulan Rabvah şehrine taşımıştır. 1965'te ölen Mahmud Ahmed'in yaklaşık 50 yıllık idâresinde genel eğitim öğretim, propaganda ve tanıtım, iç ve dış işleri, maliye, ağırlama ve yerleştirme, basın yayın ve kutlu-mezarlık gibi birtakım teşkilâtlar kurulmuştur. 1902'den itibaren aylık olarak "Review of Religions", 1913'ten itibaren Urduca "el-Fazl", Amerika Birleşik Devletleri'nde "The Muslim Sunrise" ve Londra'da aylık "The Muslim Herald" isimli dergiler yayımlanmaktadır.

1969'da Gulam Ferid, Kur'an'ı İngilizceye tercüme etmiştir. Bu tercüme de çeşitli Avrupa ve Afrika dillerine tercüme edilmiştir.

Lahor Ahmedî Hareketi

"Sadr-ı Encümen-i Ahmediyye" ve Mevlânâ Muhammed Ali taraftarları ise "Lahor Ahmediyye Hareketi" olarak "Ahmadiyya Anjuman Ischat-i-Islam Lahore" adı altında örgütlenmişlerdir. Ahmediye'nin bu kolunun merkezi Lahor'dur.[6] Cemaatin başında hâlen 2002'den beri "emir" unvânıyla görev yapan Abdülkerim Saîd Paşa bulunmaktadır.

İtikâdî açıdan Ahmedîlik

Gulam Ahmed'den nakledildiği şekilde Ahmedîler, İsa'nın çarmıhta ölmediğine, öldü sanılarak mezara konduktan sonra kendine geldiğine, yaralarını "merhem-i İsa" denen bir ilaçla iyileştirip İncil'i yaymak ve özellikle kayıp "on İsrail koyunu"nu aramak üzere Keşmir'e geldiğine, Keşmir'de yaklaşık olarak 120 yaşında öldüğüne, Srinagar'da gömüldüğüne inanmaktadırlar. Âhir zamanda gelmesi beklenen Mesih Meryemoğlu İsa değil, yaratılış bakımından ona benzeyen fakat Muhammed ümmetinden bir kimse olacaktır. Müslümanların beklediği "mesih" ile "mehdî" aynı kişi olup bu da bizzât Mirza Gulam Ahmed'in kendisidir.

Ahmedî inanışına göre, Gulam Ahmed, hem Muhammed'in, hem de İsa'nın ruhunu taşıdığı için barışçıdır. Barıştan yana olduğu için, "cihad"ını kılıçla değil tebliğle yaparak İslam'ı yayacaktır. Gulam Ahmed, Allah tarafından görevlendirildiğini kerâmetleri, kendisine indirilen vahiy ve kendisine bahşedilen mucizeler ile ispatlamıştır. Ona imân etmek farzdır.[6]

Bu konudaki itirazlara Gulam Ahmed henüz sağlığında "Tuhfetü’n-nedve" ve "Hakîkatü’l-vahy" adlı eserleriyle cevap vermiştir. Gulâm Ahmed'in bu yorumlarından sonra, kendisinden sonra ikiye ayrılan taraftarları arasında ciddi tartışmalara sebep oldu. Müslüman Ahmediye Cemaati, onun gerçek anlamda nebîliğini ileri sürerken, Lahor Ahmediye Hareketi ise Muhammed'in son peygamber olduğunu, ondan sonra hiçbir nebînin gelmeyeceğini, Gulâm Ahmed'in sadece müceddid yahut mesîh ve mehdî olduğuna imân eder.

Şiar ve semboller

Ahmediye bayrağı

Ahmediye Halifeliği'nin şiarı "Herkesi sev, kimseden nefret etme"dir. Bu şiar, İspanya'daki Başarat Camii'nin temel taşının yerine oturtulması sırasında yaptığı konuşmada, cemaatin üçüncü halifesi olan Mirza Nasır Ahmed tarafından dile getirilmiştir.

Ayrıca Ahmedî Beyaz Minaresi, Ahmediye Cemaatinin bir sembolü ve ayırt edici özelliği olmakla birlikte, bayraklarındaki sembollerden de biridir.

Dünyada Ahmedîlik

Dünya çapında Muslim TV Ahmadiyya (MTA) adlı Türkçe yayınlar da yapan bir TV kanalları bulunmaktadır.

Genellikle devletin yetersiz kaldığı Afrika ve Asya'nın birçok ülkesinde okulları hastaneleri vardır ve din, dil, ırk ayrımı yapmadan cemaat üyelerinin fedakarlıklarıyla hizmet üretirler. Bugün hâlâ yoğun bir şekilde İslam'ı bütün dünyada tebliğ ediyor ve Ahmediye Cemaatini gönüllü olarak tanıtmaya devam ediyorlar. Cemaatin masrafları ve maddî ihtiyaçları, her cemaat üyesinin verdiği "zekât" ile karşılanmaktadır.

Tarihte Nobel Ödülünü kazanan ilk Müslüman bilim insanı Prof. Abdüsselam bu cemaatin bir üyesidir.[7] Yine Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı başkanlığı yapmış Sir Zaferullah Han da bu cemaatin üyesidir ve Pakistan'da dış işleri bakanlığı yapmıştır.

Diğer yandan, Almanya'da 1920'lerden beri faaliyette bulunan Ahmediye Cemaati, bu ülkenin Hessen eyaleti ve Hamburg şehrinde resmen tanınmıştır.[8][9]

Bugün Hindistan, Pakistan, Afrika, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık'ın da dahil olduğu 207 ülkede faaliyetlerini sürdüren Ahmedîlerin sayısının yaklaşık 10 milyondan fazla olduğu söylenmektedir.[10] Müslüman kesimlerce, "İngiliz fidanı" olmakla suçlanmış[11] ancak cemaat bu iddiaları kesin bir dille ''iftira'' olarak nitelendirmiştir.[12][13]

Kaynakça

  1. ^ "Günümüz İslam Mezhepleri", Ethem Ruhi Fığlalı, İzmir İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2014, ISBN 9789759795016
  2. ^ "Islam in Europa: Religiöses Leben heute", Der: Dietrich Reetz, Waxmann Verlag, 2010 Münster, S. 95, ISBN 978-3-8309-2381-7
  3. ^ "Der Vortrag von Sialkot: Über die Endzeit, Jesu Tod und Prophezeiungen", Mirza Gulam Ahmed, Verlag Der Islam, 2012, ISBN 3932244966/ 3-932244-96-6
  4. ^ "Mirza Masrur Ahmed'in AB Parlamentosunda yaptığı İngilizce konuşması (İngilizce)". 5 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Kasım 2015. 
  5. ^ "Mirza Masrur Ahmed'in AB Parlamentosunda yaptığı konuşmanın Türkçe açıklaması". 17 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Kasım 2015. 
  6. ^ a b "Islam and the Ahmadiyya Jama'at: History, Belief, Practice", Simon Ross Valentine, Columbia Univ Press, New York 2008, ISBN 978-0-231-70094-8
  7. ^ "Abdus Salam Nobel Prize in Physics Biography". Nobelprize.org. 21 Kasım 1996. 13 Temmuz 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2021. 
  8. ^ "Almanya'da Ahmediyye Cemaati resmen tanındı". 2 Haziran 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Haziran 2014. 
  9. ^ "Almanya'ya uygun İslam, Kadiyanilik mi?". 31 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Haziran 2014. 
  10. ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Kasım 2015. 
  11. ^ "Diyanet'in Kadıyanilik hakkında verilen fetvası". 17 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Kasım 2015. 
  12. ^ "Cemaatin, İngilizlerle işbirliği yapıldığı iddiasına yönelik cevapları-1". 17 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Kasım 2015. 
  13. ^ "Cemaatin, İngilizlerle işbirliği yapıldığı iddiasına yönelik cevapları-2". 17 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Kasım 2015. 

Dış bağlantılar